ENDÜSTRi 4.0 bir tarafa, eskimeyecek olan yeni “TOPLUM 5.0″
Gelmiş geçmiş tüm zamanlar içerisinde konuşulan ne kadar çok başlık varsa, hepsinin temelinde “DEĞİŞİM” var.
Değişim o kadar hızla yaşamımızın her alanına nüfuz ediyor ki, belli bir süreç içerisinde yer alması gereken değişimlerin bazı kısımlarını idrak dahi edemiyoruz. Birçok toplum, içinde bulunduğu değişim sürecini tanımlıyor, yönetiyor hatta o döneme isim koyup yaygınlaşmasını sağlıyorken, biz daha o süreci idrak edemeden yaşanmış ve bitmiş oluyor.
İnsanlık tarihi boyunca dönemleri tanımlamak için esas alınan üretim süreçleri bu değişimlerin hayatımıza ilk adım attığı alan olarak belirleniyor. Toplumsal değişim tanımlarına referans olarak, üretim yöntemleri alınıyor. Bu yüzden, dönemleri tanımlarken;
Avlayıcı Toplayıcı Dönem
Tarım Devrimi
Sanayi Devrimi
Bilgi Devrimi tanımları kullanılıyor.
Şu an sanayi devrimi ve bilgi devriminin kesişim noktasında durup, tam da bu tarihe tanıklık ediyorken, gündemimizde en çok hangi “başlığı” konuşuyor, hangi başlıktan konuşup korkuyoruz? Tabi ki Endüstri 4.0
Son zamanlarda tüm dünyayı etkisi altına almış, üretim yöntemlerini yeniden şekillendirecek olan Endüstri 4.0 hakkında yazıyor, okuyor ve konuşuyoruz. Konuyu bilen de bilmeyen de, teknolojiden anlayan da anlamayan da bu başlığı biliyor. Endüstri 4.0 herkesin dilinde.
Belki Endüstri 4.0 olarak kullanmıyor, dile getirmiyoruz ama yaşantımıza neleri getireceğinden, neleri değiştireceğinden ve en çok da risklerinden bahsediyoruz.
Endüstri 4.0; özü itibariyle geleneksel üretim yöntemleri ile bilişimin getirdiği yeniliklerin birbiriyle harmanlaması olarak tanımlanıyor. Yani; düşük maliyetle insanların yerini alacak makineler, insansız ve karanlık fabrikalar demek oluyor. Her ne kadar bilgi çağına başlamış olsak da, hala sanayi devrimini yoğun şekilde yaşıyoruz. Endüstri 4.0 da sanayi devriminin çıkılacak en yeni ve en son basamağı konumunda.
İnsanoğlu yaşamı boyunca içinde bulunduğu her “yeni” nin son yeni olduğuna, sonsuza kadar süreceğine ve daha iyisinin gelmeyeceğine inandı. Şimdi de bu inanç ile Endüstri 4.0’ı gözünde o kadar büyütüyor ki, bu yapının tüm çıktılarını o kadar mükemmel görüyor ki, “İşte! en iyisi bu, daha iyisi olamaz, insanoğlu bunu da başardı” demekten kendini alamıyor. Bu işin 4’ü varsa 5’inin de olacağını, hatta 4. basamağın bitip 5. basamağın temellerinin atılmaya başlandığını idrak edemiyor.
Nedir bu 4.0?
Endüstri 4.0; 18 yy’dan bugüne kadar yaşanan endüstriyel devrimlerin dördüncüsüdür ve bundan önceki her bir devrim, kendinden sonraki devrim için gerekli zemini hazırlamıştır.
Endüstri 1.0 Su ve Buhar enerjili mekanik üretim.
Endüstri 2.0 İş bölümüne dayalı, elektrik enerjili kitlesel üretim.
Endüstri 3.0 İmalatın otomasyonunun elektronik ve bilgi teknolojileri ile ileri safhalara taşınması.
Endüstri 4.0 Siber ve fiziksel sistemlere dayalı üretimin devreye girişi.
Gelişim sürecinde devam eden ivme Endüstri 4.0’a kadar normal görünse de, gözden kaçırılmaması gereken tehditleri de bünyesinde barındırıyor.
Eski endüstri devrimlerinde insana olan ihtiyaç azalmamış, bununla birlikte yeni meslek alanları oluşmuştu. Endüstri 4.0’ın ise diğer devrimlerden en önemli farkı, gerçek anlamda bir işsizliğe neden olacak olması ve bu sorunla nasıl baş edileceğini toplumun bilmiyor olması.
Bu sebeple; Endüstri 4.0 konusunda iki önemli detayı göz ardı etmemek gerekiyor.
Bunlardan birisi; güya üretim yöntemlerinde gelinen bu nokta, Endüstri 4.0 teknolojileri için pazar yaratma çabasının ötesine geçebilecek mi?
Bir diğeri, başta Almanya olmak üzere birçok ülkenin isimleri Endüstri 4.0 ile anılırken; Endüstri 4.0 ile Japonya’nın yan yana telaffuz edilmiyor oluşu. Üstelik Japonya teknolojik gelişmelerde dünyanın en etkili ve öncü ülkesi konumundayken…
Bu iki detay üzerine araştırma yapmaya başladığımızda; Endüstri 4.0’ın sadece sanayi alanını dönüştürmeye çalıştığını, teknolojinin daha çok emek hırsızı olarak yansıtıldığını ve insanı değil makineleri odağına aldığını fark ediyoruz. Bu sebeple pazar yaratma çabası içerisinde farkında olmadan, muhteşem bir motivasyonla teslimiyet içerisinde, zenginleri daha zengin,
fakirleri daha fakir yapmakta önemli bir rol üstleniyoruz ve rol üstlenmeye de davet ediyoruz.
Hem de istihdam gibi kocaman bir tehdide davetiye çıkararak, geri kalan her şeyi bir tarafa bırakarak yapıyoruz.
Ve ikinci detay Japonya. İşte araştırmanın bu kısmında, heyecan verici bir meydan okuma karşımıza çıkıyor. Endüstri 4.0’ın bir adım daha ötesine geçtiğini iddia eden Japonya, 2017 Mart ayında Toplum 5.0 felsefesini tüm dünyaya tanıtarak, iddiasını ispatlamış oluyor.
Bu felsefenin temelinde; “Teknoloji; toplumlar tarafından bir tehdit olarak değil, bir yardımcı olarak algılanmalı” yaklaşımı yatıyor. Bütün yapı bu fikir üzerine kurgulanıyor ve planlanıyor.
Bu felsefenin sonunda ki “5.0”, daha önce belirttiğimiz üretim süreçlerini tanımlayan dönemlerin beşincisini ifade ediyor.
Bu felsefe; Endüstri 4.0’ın bir adım ötesine geçmekle kalmıyor, onu çatısı altına alan bambaşka bir yapı oluşturuyor. Bu yüzden heyecan verici bir meydan okuma olarak görünüyor. Sadece makineyi değil, insanı da gelişimin odağına almak gerektiği gerçeğini, yüzümüze bir tokat gibi çarpıyor. Toplumun yaşam kalitesini arttırmak için, teknolojik
gelişmelerin topluma entegrasyonunun şart olduğunu, bununla birlikte değişimin içselleştirilmesi gerektiğini söylüyor. Yapılması gerekenler hiç kolay değil, fakat imkansız da olmadığının müthiş bir farkındalık ile bizlere aktarıyor.
Toplum 5.0 üstlendiği misyon ile sadece sanayiyi değil, bir bütün olarak toplumu değiştirmeyi, bu değişimi siber dünya ve fiziki dünyayı bütünleştirerek gerçekleştirmeyi hedefliyor.
Toplum 5.0 felsefesi aşağıdaki hedeflerin uygulanmasını gerekli görüyor;
Yaşlanan dünya nüfusuna karşı çözümler geliştirilmesi
Sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi
Nesnelerin internetinden toplumun çıkarları gözetilerek faydalanılması
Çevre kirliliği ve doğal afetler için çözüm yolları üretilmesi
Bu hedefleri gerçekleştirmek için “Dünya Genelinde” toplumsal bir dönüşüme ihtiyaç var. İşin zorluğu da bu kısımda başlıyor. Bu süreç içerisinde işi zorlaştıracak olan bazı engelleri
ortadan kaldırmayı esas alan bu felsefe, değişimin önündeki duvarları şu şekilde sıralıyor;
Hukuk sisteminin duvarları.
Nesnelerin dijitalleşmesindeki bilimsel boşluk duvarları.
İnsan kaynakları eksikliğinin duvarları.
Sosyo-politik yaklaşımın duvarları.
Toplumsal kabul duvarları.
Toplum 5.0’ın yoluna devam edebilmesi için bu duvarların yıkılması gerekiyor. Japonya bu dönüşümün insan yararına olmasını bu plan çerçevesinde hedefliyor. Toplum 5.0’ın ekonomik ilerlemeler ile toplumsal sorunlar arasında denge sağlayacağı öngörülüyor.
Bu felsefe sadece bir sektörü değil, vatandaşı, hükümeti ve akademiyi de içine almak üzere, etkilediğimiz ve etkilendiğimiz tüm paydaşları cesurca çatısı altında topluyor. Ve önce bireyin değişmesini esas alıyor.
Benim öngörüm bu felsefeye uyum sağlayan ülkeler “Küresel vatandaşlık” kavramını konuşmaya başlayacak.
Henüz bir plan niteliğinde olan Toplum 5.0’ın uygulamaya geçmesi de, değişimin hızına paralel olacak. İnsan için uzun fakat dünya tarihi için çok kısa sürecek. Umarım bu süreci idrak etmek, içselleştirmek ve iş birliğine karar vermek bizim için de o kadar hızlı olur ve başka toplumlar bu felsefeyi yaşayıp bitirmeden, yenisini keşfetmeden biz de sürece dahil
olup önemini kavrayarak yaşayanlardan oluruz.
ARZU GÖZEL